Türkiye’nin en büyük tarım ve hayvancılık fuarı 17. AGROEXPO, İzmir’de yapıldı. Fuara Türkiye’nin dört bir yanından üreticiler katılım sağladı. Hızla gelişen tarım teknolojisini üreticiyle buluşturmayı amaçlayan fuarın açılışında konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye’nin 25 milyar dolarlık ihracat ve 48 milyar dolarlık tarımsal hasılasıyla dünyanın en büyük 10’ncu tarım ülkesi olduğunu söyledi.
Bakan pembe tablo çizerken, fuara katılan üreticiler sıkıntılarını ve nedenlerini sıralamaktan geri kalmadı.
Pakdemirli son dönemde tarımsal ürün ithalatına yöneltilen eleştirilere de üstü kapalı bir biçimde cevap verdi: “Uluslararası Ticaret Merkezi'nin 2020 yılında yayınladığı ülkeler bazında kendi kendine yeterlilik, Çin'de yüzde 46, Almanya'da yüzde 78, ABD'de yüzde 88 iken, bu oran Türkiye'de yüzde 136 olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler, ülkemizin, tarım ve gıda ürünlerinde kendi kendine yeterli olduğunu ve net ihracatçı konumda oluğunu tam olarak göstermektedir.”
Bakan Pakdemirli, tarımsal destekler, sübvansiyonlu tarımsal krediler, müdahale alımları, gelir koruma sigortası ve sözleşmeli üretim yoluyla üreticileri korumayı hedeflediklerini belirtti. Tarım ve Orman Bakanı, tarımsal destek miktarının son 3,5 yılda yüzde 125 oranında arttırıldığını kaydetti. Pakdemirli, 2021 yılında çiftçilerin kullandığı yaklaşık 114 milyar liralık tarımsal kredinin 66 milyar lirasının sübvansiyonlu krediler olduğunu vurguladı.
Fuarı gezen üreticilerin gündeminde ise fuarda sergilenen ürünlerin pahalılığı ve Bakan Pakdemirli’nin konuşmasında değinmediği tarımsal girdi fiyatlarındaki artış vardı.
Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı Şatırlar köyünden Yaşar Ahmet Eroğlu, incelediği traktör için “Bakıcıyız, alıcı değil” ifadesini kullandı. Yaklaşık 60 dönümlük arazisinde zeytin ve kiraz yetiştirdiğini söyleyen Eroğlu, “Traktör güzel ama parası daha güzel. 390 milyar (bin) diyorlar. Ben 10 sene çalışıp para biriktirsem bu motoru alamam” diyerek görüşlerini şöyle yansıttı:
“Ürettiklerimizden gelir elde edemiyoruz. Zeytinin kilosunu 5-6 liraya satabiliyoruz, Piyasada 60 lira olan zeytinyağının litresi için tüccarın bize25-30 lira teklif veriyor. Üreticinin değil aracıların para kazandığını herkes biliyor ve görüyor. Mazot olmuş 15, 16 lira. Gübrenin torbası olmuş 700, 800, 900 lira. Bu gübre atılır mı, bu çiftçilik olur mu? Adam elindeki traktörü satacak veya tarlayı satacak. Çiftçiliği bırakacak. Ekmeyecek, dikmeyecek”
Uşak’ın Koyunbeyli köyünde hem tarım hem de hayvancılık yapan Erkan Uzun da iki sene önce 26 bin liraya aldığı bir makine için şimdi istenen fiyatın 80 bin lira olduğunu söyledi. Uzun, girdilerdeki artış nedeniyle üreticilerin kazanamayacağını ifade etti. Söyledikleri şöyle:
“Gübreyi 100, 110 bin liraya alıyorduk. Şu anda gübre fiyatları 400’den başlıyor. Yani 400’den 750 bin liraya kadar gübre var. Tohum desen öyle. Çiftçi kendine ektiği tohum olmuyor. Muhakkak ki anaç tohum ekiyor. Bu anaç tohumu da ekmek için ziraatçiye veya bayilere vardığımızda, atıyorum bizde 1 liraysa bayide 3 lira olarak tohum bize geri dönüyor, anaç tohum olarak. Nasıl kazanır? Yani mazot 6,5 liraydı, bu sene baktığınız zaman 15 lira. Bu döngü çiftçiye iki sene soluk aldırmaz gibi geliyor bana.”
Aynı sorunun hayvancılıkta da geçerli olduğunu vurgulayan Uzun, çiğ süt fiyatlarındaki artışın yem fiyatlarındaki artışı karşılamaya yetmediğini vurguladı: “Bir sene önce 80 bin liraya satılan yem şu anda 270 bin lira. Tamam, süt fiyatları birim olarak arttı da yani yeme göre ne kadar arttı? (Çiğ sütün litresini) 4,70 olarak açıkladılar. Ama çiftçinin eline geçen şu anda 4,30 falan. Çoğu yerde de geçmiyor yani. Giderleri karşılamak için çiğ süt fiyatının şu anda 6-6,5 lira olması lazım.”
Devletin üreticiye kredi imkanı sunduğunu belirten Uzun, sorunun çekilen krediyi ödeyecek bir gelir elde etmek olduğunu kaydetti: “Devletimiz kredi imkanlarını sunuyor da kazanmayacak olduktan sonra veyahut kazanamadıktan sonra nasıl ödersin? Yani sen normal girdileri tamamlayıp artıya geçemiyorsun ki bu makinayı nasıl ödeyeceksin? Yani bankadan kredi kullanıyorsun ödeme sezonu geldiğinde A bankadan B bankaya varıyorsun, oradan kredi çekiyorsun A bankaya ödüyorsun. Köylü tabiriyle şapka değiştirme gibi bir şey oluyor.”