Covid-19’un yayılmaya başlaması ile evlere kapanmıştık. Belirli günler ve saatlerde dışarı çıkma yasağı da vardı. Bunlar özellikle yaşlı ve çocukları etkiledi.
Şimdi ise salgının yen varyantları hayatımızı yine olumsuz yönde etkiliyor.
Uzmanlar salgının ruh sağlığımızı etkilediği konusunda görüş birliği içindeler.
Dünya genelinde ciddi bir depresyon sürecinden geçenlerinin sayısı pandeminin başladığı 2020 yılında yüzde 28 oranında artarak yaklaşık 246 milyona ulaştı.
Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya ülkelerinden toplanan verilere göre, kaygı bozukluğu yaşayanların oranında da yüzde 26 artış gözlemlendi.
Lancet tıp dergisinde yayınlanan anket sonuçlarına yansıyan verilere göre, bu rahatsızlıklardan kadınlar daha fazla etkileniyor.
COVID-19 döneminde depresyon ve kaygı bozuklukları arttı.
Lancet tıp dergisinin yayınladığı anket sonuçlarına göre, 2020 yılında, dünya genelinde depresyonla karşılaşanların sayısı yüzde 28 oranında yükseldi. Kaygı bozukluğu vakalarında yüzde 26 oranında bir artış görüldü.
Uzmanlar, pandemi nedeniyle devreye sokulan kısıtlamalar, birçok işletme ve okulların kapatılması ve virüsün yayılmaya devam etmesinin bu artışın başlıca nedenleri olduğunu vurguluyor.
87 yaşındaki Margaret Sullivan, pandemi sürecinde 92 yaşındaki eşine bakmak zorunda kaldı.
Sullivan, “Bazı günler kendimi çok üzgün hissediyorum. Bunun Corona salgınından mı yoksa karşılaştığımız diğer olaylar yüzünden mi olduğunu bilmiyorum. Bizim gibi ömrünün sonuna gelen yaşlılar için, böyle bir yıl kaybedilmiş bir yıl oluyor” diyor.
Özellikle ileri yaştakiler, pandemi sürecinde hem virüse yakalanma hem de yalnız kalma konusunda daha fazla riskle karşılaştı. Ancak uzmanlar, depresif durumların pandemi sürecinde gençlerde daha fazla görüldüğüne dikkat çekiyor.
JAMA Pediatrics tıp dergisine yayınlanan verilere göre, COVID-19 pandemisinin ilk yılında, dünya çapında gençlerin yaklaşık yüzde 25’inde depresyon belirtileri, yüzde 20’sinde ise kaygı bozukluğu gözlemlendi.
Başkent Washington’daki Ross Anksiyete ve Depresyon Merkezi Başkanı Dr. Beth Salcedo, Amerika’da gençler arasında depresyonun pandemi öncesinde de artışta olduğunu hatırlatıyor.
Salcedo, “Amerika’da son 20 yılda ruhsal bozukluklarla ilgili durum oldukça değişti. Ve özellikle gençlerimiz artık kaygı bozuklukları ve depresyonla çok daha sık karşılaşıyor. Benim kuşağımdan kişiler ve ileri yaştakiler, bu tür konulardan bahsetmiyor bile” diyor.
22 yaşındaki Eva Zarpas, COVID-19 sürecinde eğitimine online devam eden öğrenciler arasında. Zarpas, sosyal ortamlardan uzaklaşılan bu süreçte, daha önce zaten hissettiği depresif durumun daha da arttığını söylüyor.
Zarpas, “Daha önce alıştığımız şekilde kalabalık gruplar halinde toplanamaz hale geldik. Pandemi sürecinde uyanıp, yataktan çıkmakta bile zorlandım. Uyanık kalıp, arkadaşlarımla buluşma hayali kurmaktansa uyuyup, hiçbir şey düşünmemeyi tercih ediyordum” diyor.
Eva Zarpas’ın 14 yaşındaki kız kardeşi Stella da benzer duygu-durum bozukluğu belirtileri gösteriyor.
Zarpas, “Çocukların sık sık yaşıtlarıyla bir araya gelmeleri çok önemli. Ama arkadaşlarımızla konuşup buluşmak gibi temel ihtiyaçlarımızı bile yerine getiremediğimiz için, diğer konularla başa çıkmak daha da zorlaştı” ifadelerini kullanıyor.
Uzmanlar, COVID-19 salgınının yarattığı ruhsal sağlık sorunlarının ortadan kalkmasının uzun süreceğini söylüyor.
Ross Anksiyete ve Depresyon Merkezi’nden Dr. Beth Salcedo, “Herkes son 1,5-2 yılda çok şey kaybetti. Şu an hayatlarını yeniden düzene oturtma çabası içindeler. Duygusal açıdan tam bir iyileşme yakalamak uzun sürecek” diyor.
Amerikan Psikoloji Birliği’nden uzmanlar da, pandeminin başlangıcından bu yana depresyon ve kaygı bozukluğu şikayetiyle tedavi talebinde bulunanlarının sayısının arttığını doğruluyor.