Covid-19 salgınının dünya genelinde ilkinden daha sert olması halinde, özellikle para piyasalarının ciddi şekilde etkilenebileceği, bu durumun şirketlerin iflaslarını tetikleyebileceği ve finansal piyasalara negatif yansıyabileceği söyleniyor. Bu gelişmelerin özellikle tedarik zinciri ve ticaret yoluyla tüm ülkelere olumsuz yansıması ihtimali uykuları kaçırıyor.
Finansal piyasaların küresel gelişmelere aşırı duyarlılığı ve bunun küresel sermaye akımları üzerindeki etkileri, diğer temel risk faktörlerinin yanı sıra salgın şokunun sürekliliğine, alınan tedbirlerin ölçüsü ve etkinliğine bağlı olarak potansiyel arzda ortaya çıkacak kayıplara ilişkin belirsizlikler de bulunuyor.
Uzmanların ortak görüşü şu:
Başta Avrupa olmak üzere bazı bölgelerde hızlanan Kovid-19 salgını tekrar güçlenip kontrol edilemez hale gelirse, aşı ve tedavi yöntemlerindeki ilerleme beklenenden daha yavaş olursa veya ülkelerin tedaviye erişiminde eş zamanlı bir süreç yaşanmazsa ekonomik aktivitede canlanmanın beklenenin altında kalıp, ülkeler arasındaki büyüme performansında farklılaşmayı artırabilecek. Bu durumda, uluslararası kurumların 2021 yılı için yüzde 4-5 civarında beklediği küresel büyüme gerçekleşmeyebilir.
Durgunluğun şiddetinin artması ve bazı ülkelerde acil önlemlerin geri alınması ihtimalinin iflasları artırabileceği gibi, istihdam ve gelir kayıplarına da yol açabileceği öngörülüyor. Finansal piyasaların bozulması ise kırılgan ekonomilere sermaye akımlarında ani duruşlara neden olabileceği tahmin ediliyor.
Buna karşın, aşı veya etkin tedavi sürecindeki gelişmelerin virüsün yayılma hızını azaltarak ekonomik aktivitenin salgın öncesi düzeyine tahmin edilenden önce dönmesini sağlama ihtimali de risk azaltıcı faktör olarak değerlendiriliyor. Genişlemeci mali tedbirlerin 2021 yılına uzatılması da büyümeyi mevcut tahminlerin üzerine taşıyabilecek bir unsur olarak görülüyor.
İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan, yaptığı açıklamada endişelerini dile getirdi. Kovid-19 salgını sürecinde dünyada kamu garanti ve destekleri sayesinde ertelenen iflasların gelişmelere göre yeniden dalgalanmaya dönüşebileceğini söyledi.
Bunun bankacılık sistemini zor durumuna düşüreceğini ifade eden Manukyan, "Ondan sonra da bütün piyasalar ve ekonomiler üzerinde baskı olacaktır. Kovid-19 kaynaklı olarak yeniden ekonomilerin kapanması gibi bir risk görmüyorum ama bu sürecin uzaması neticesinde şirketlerin artık ayakta durma gücünün azalması ve iflasların hızlanmasıyla finansal sistem ve reel ekonomi derken global bir krize doğru tekrar gitme riski söz konusu olabilir." dedi.
Kovid-19 aşısına ilişkin gelişmelere değinen Manukyan, "hastalığın bulaşma hızı, aşının ne kadar etkin olacağı ve nüfusun kaçta kaçına yapılacağı" hususlarının önem taşıdığını bildirdi.
Manukyan, aşı bulunsa dahi finansal ve reel sektörün tepkisinin farklı olacağına işaret ederek, hava yolları, restoran ve ofis yöneten şirketlerin yukarı yönlü çok hızlı tepki verebileceğini dile getirdi.
Reel sektör açısından ise insanların hemen aşı olup, yurt dışına çıkmaya başlamasını beklemediğini vurgulayan Manukyan, şöyle konuştu:
"Aşı gelse bile kademeli bir açılma göreceğimizi düşünüyorum. 2021 yılında Ocak 2020'ye dönme ihtimali olduğunu ben düşünmüyorum ancak ABD tarafından tartışılan 1,8 trilyon dolarlık teşvik paketi ve Çin tarafından açıklanacak büyüme rakamları dünyada toparlanmayı biraz hızlandırabilir.”
Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı Özlem Derici ise uzmanların, aşının yıl başından önce bulunup üretimine geçilmesi ihtimalini gerçekçi bulmadığını ifade etti.
Derici, devletlerin ilk dalgada uyguladığı kadar sert önlemler almamasının, bu dönemde salgının daha da hızlı yayılmasına neden olabileceğine dikkati çekti.
Böylesi bir senaryo oluşursa Türkiye'de büyüme, enflasyon, kur, faiz, bütçe açığı ve cari açık rakamlarının beklenenden daha kötü gelme ihtimalinin ortaya çıkacağını belirten Derici, şunları kaydetti:
"Yeni Ekonomi Programı'nda, GSYH büyümesi bu yıl yüzde 0,3, gelecek yıl ise yüzde 5,8 öngörülmüş. Enflasyonun gelecek yıl yüzde 8'e gerilemesi, cari açığın GSYH'ye oranla yüzde 1,9, bütçe açığının yüzde 4,3 olması bekleniyor ancak yaşadığımız türbülansın beklenenden daha yüksek kur ve faiz seviyesiyle sonuçlanmasını ve şirket finansallarını negatif etkileyen bu durumun büyümeden çalmasını bekliyoruz. Dolayısıyla büyümenin yüzde 3,5, kur geçişkenliği nedeniyle enflasyonun çift haneli, bütçe açığı ve cari açığın da öngörülenden yüksek olma olasılığının arttığını düşünüyoruz. Aşının bulunması ise bu etkilerin büyük bir kısmını ortadan kaldıracaktır.”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz