Uzun zamandır kapalı olan lokanta, bar ve kafe gibi işletmeler açılmayı bekliyor. Ancak, sorunlar büyüyor ve açılma gecikiyor. Bu nedenle bu kesim sıkıntı yaşıyor.
Konunun ekonomik boyutları büyürken, pandemi nedeni ile kapalı tutulan ve sadece paket servislerine izin verilen işletmelerin hukuken de haksızlığa uğradığı öne sürülüyor.
Bugün Avukat Beyda Nur Çetin’den konun hukuki boyutunu, Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Eski Basın Müşaviri ve Gazeteci Ferhat COŞDUR'dan da ekonomik boyutunu içeren açıklamalarını sizlerle paylaşıyoruz:
Avukat Beyda Nur AYÇETİN esnafların kapatılması konusunun Anayasa’ya aykırı olduğunu, hakların ihlal edildiğini söylüyor:
“Anayasamızın 13. ve 15. Maddeleri Temel Hak ve Özgürlükleri içermekte ve bunların hangi durumlarda kısıtlanacağına dair bilgiler vermektedir. Anayasamız normlar hiyerarşisinde en üst sıradadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri bu hiyerarşinin içinde yer alır ama Anayasanın üstünde değildir. Anayasamızın 13. Maddesi, Temel Hak ve Hürriyetlerin olağan hallerde kanunla kısıtlanabileceğini söyler. Fakat, bunların uygulanabilirliği, 6 şartın yerine gelmesi durumunda geçerlilik kazanır. Anayasamız, “Bu şartların altısının da var olması durumunda, bir kanun maddesiyle hak ve özgürlükleri kısıtlayabilirsin.” der. Bunlardan ilki, “Kanunilik İlkesi”dir. Yani bir kısıtlama söz konusuysa, bunun kanunla meydana gelmesi lazımdır.
Bu bağlamda, “Umumi Hıfzısıhha Kanununda kısıtlamaya izin veriliyor.” diye, bir cevapla karşılaşıyoruz. Fakat Anayasa madde 13’te ikinci aranan şart, “Sınırlama yapılacak hakkın, hangi hallerde yürürlüğe girebileceğini” söyler. Salgın hastalık, mülkiyet hakkının sınırlandırılması için, anayasada ön görülmüş müdür? Öncelikle buna bakmamız lazım. Dolayısıyla, esnaflar dükkanlarını açamadıklarında, mülkiyet hakkı sınırlandırılmış olmakta; çalışamadıkları için, çalışma hakları kısıtlanmış oluyor, işten çıkarma yasakları olduğu için, sözleşme yapma hakları kısıtlanmış oluyor.
Mülkiyet hakkını sınırlamak için, salgın dönemlerinde böyle bir uygulama söz konusu değildir. Olağanüstü bir hal durumunun da olmaması sebebiyle, Anayasa madde 15’e göre, genelgelerle temel hak ve özgürlükleri kısıtlayamayız. Eğer, olağanüstü hal ilan edilmiş olsaydı, Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle, “Anayasa madde 119/6.fıkra kapsamında” hakların kısıtlanması mümkün olabilirdi. Anayasada hak ve hürriyetler temeldir, kısıtlanmalarıysa istisnadır. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle dükkanların kapatılması durumu, Anayasamıza ve hukuka aykırılık teşkil eder. Genelgelerde her zaman Hıfzıssıhha Kanunu ortaya konulrarak gerekçe gösterilmekte. Ama bu kanuna bakıldığında, kısıtlama ve Covid-19 salgınına yeterli açıklık getiremediği görülüyor. Bunun dışında, genelgeler de 3 noktada hukuka aykırılık teşkil ediyor. Diyelim ki, esnaf dükkanını açtı ve kolluk kuvvetleri geldi ve ceza kesti. Böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü ceza kesme yetkisi, Mülki Amirliğe verilmiş bir durumdur. Yani kolluk kuvveti sadece tutanak tutabilir.
Eğer ki, kolluk kuvveti size ceza keser veya gönderirse, bulunduğunuz yerdeki Sulh Ceza Hakimliği’ne 15 gün içinde itiraz dilekçenizi vermeniz gerekir. Yani “İdari para cezasının itirazen iptali”ni talep edersiniz. Kaldı ki, Sulh Ceza Mahkemeleri’nin bu gibi durumlarda, duruşmasız, yani dosya üzerinden ve genellikle cezaları iptal ettiği görülmektedir. Ayrıca bu işlem ücretsizdir. Zaten Yargıtay’ın bu konuda emsal kararı da mevcuttur. Yapılan bu işlem de zaten Anayasamızın 36.maddesinde belirtilen, “Hak Arama Hürriyeti”ne işaret etmektedir. Hukuka ve Anayasamıza tamamen uygundur. Diyelim ki, iş yerinizin mühürlenmesi durumu vuku buldu ve iş yeriniz kapatıldı. Bu durumda da İdare Mahkemesi’ne başvurulmalı ve Belediye Başkanlığı’na açılacak dava ile “Yapmış olduğu eylemin durdurulması” konulu bir dava açılmalıdır. Burada esnafımızın ve vatandaşımızın dikkat etmesi gereken en önemli nokta da şudu: Kolluk kuvveti geldiğinde ceza yazsın, tutanak tutsun, tebligatını yapsın veya sonradan cezanın tebliğini yollasın, siz sadece 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliği’ne “Cezanın İptaline İtirazen Dilekçelerinizi verin. Şayet kolluk kuvvetinin elinde kapatmayla ilgili idari karar varsa da kapatma yapılır. Ama yine, bu kez da İdare Mahkemesi’ne dava açabilirsiniz. Kolluk kuvveti size kesinlikle kötü muamele veya orantısız güç uygulayamaz. Neticede kolluk kuvvetleri de üstlerinden almış oldukları emirleri yerine getirmekle mükelleftirler. Kötü bir durumla karşı karşıya kalmamak adına, bırakın onlar da görevini yapsın, siz hak ve hürriyetinizi “kanunlar çerçevesinde arayın. Sonuç olarak ben burada hiçbir esnafımıza açın veya açmayın gibi bir telkinde bulunmak durumunda değilim. Ama isteyen esnafımız açar, istemeyen esnafımız da açmaz. Bu konuda benim herhangi bir görüşte bulunmam doğru değildir.”
Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Eski Basın Müşaviri ve Gazeteci Ferhat COŞDUR‘un açıklamaları da şöyle:
“Lokanta, pastane, kafe ve kahvehanelerin kapatılması durumunda, tedarikçilerin de zarar gördüğü aşikardır. Kasap et satamayacak, manav sebze ve meyva satamayacak, tesisatçılar iş yapamayacak, mandıra yoğurt satamayacak, tekstilci üniforma satamayacak, zücaciyeci kaşık, çatal, bıçak, bardak, tabak satamayacak, matbaacı evrak ve kutu satamayacak, reklamcı reklam yapamayacak, temizlik firmaları deterjan ve kimyasallarını satamayacak, içek sektörü ürün daralması yaşayacak; dolayısıyla bu sayılan işletmelerde çalışan işçisinden patronuna, herkes sayıları 2 milyondan fazla esnafın içinde bulunduğu buhranlı durumdan, doğrudan etkileneceklerdir. Bu sebepledir ki, sadece esnaf ve sanatkar değil, bu negatif durumdan etkilenen tüm sektörler de esnafın yanında olmak durumundadırlar.
Bu arada, çekincesi olan vatandaşlarımızın lokanta, pastane, kafe ve kahvehanelere gitmek veya gitmemek de kendi inisiyatiflerindedir. Burada dikkat çekmek istediğimiz en önemli konu, meslekler ve kuruluşlar arasındaki ikilemi ortadan kaldırmak, esnaf ve sanatkarın mağdur edildiği bir ortamda, otel, motel, AVM, banka, özel veya diğer okullara tanınan serbestliğin bu zümreye de tanınması veya esnaf dışındaki iş yerlerinin de topyekün kapanmasıdır.
Neticede, kanun önünde herkes eşittir. Paket Servis yapan lokantalarda eğer bir salgın ortamı mevcutsa, paket servisle ulaştırılan ürünlerde de bu tehlike söz konusudur. Salgın illa ki, lokanta, pastane, kafe veya kahvehanelerden bulaşacak diye bir durum söz konu değildir. Otellerde, toplu ulaşımda, AVM’lerde, okulda; kısacası yaşamın her alanında virüsün bulaşma tehlikesi vardır. Önemli olan hem kendimizin hem karşımızdakinin sağlığını düşünmeli ve saygı göstermemizdir.”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz