WASHINGTON, DC – Tarihler 17 Mayıs 2009 tarihin gösterirken Amerika dan Uzay ile ilgili bir açıklama geldi. Ünlü bir bilim adamı ay yüzeyinde akıllı bir yaşam formunun yerleşmiş olduğunu gösteren önemli bir kanıt elde etti: 10 ince (25,4 cm) melek heykeli bulunan ay taşı keşfetti.
Jeolog Dr Motris Charles NASA laboratuar görevlilerinden biridir. Apollo 11 astronotlarının 1969 da getirdiği melek yontulmuş bir ay taşını meydana çıkarttı. Dr Charles 23 yıl boyunca NASA bilim adamı olarak çalıştı. 1987 yılında ajanstan ayrıldı.
Dr. Charles Bu heykelcik ve etkilerinin kesinlikle şaşırtıcı olduğunu söyledi. Bu demektir ki ayda bir zamanlar yaşam için elverişli bir atmosfer olduğu anlamına geliyor. Ve daha fazlası var, güzellik duygusuna sahip sofistike bir canlı (insan) topluluğunun olduğunu anlayabiliriz.
Melek – bir insansı kadın, sırtında ve uzun saçlarına ek olarak kanatları – sadece ayin yükseklerinde bulunan demir bir bileşirden yapılmıştır.
Başka bir gezegenden gelen yabancılar tarafından düşürülmüş olduğu olasılığını bir kenara bırakırsak. O elle gümüş metalik parlaklık veren bir şeyle silinmiş. Metalin kimyasal analiz edilmesiyle Jeologlar bu eski heykelin 200.000 yıllık olduğunu belirlediler 170.000 yıl önce insan türünün dünyadaki çıktığı düşünüldüğünde bu heykelin daha önce yapıldığı anlamına gelir.
Bu Sümerliler ve Annunaki Hikayelerinde bize M.Ö. 18. yüzyılda ziyaret eden kanatlı ilahlardan bahsedildi. Belki de Sümerler bu ay varlıklar tarafından ziyaret edildi ve bunun sonucunda kendi resimlerinde bu heykelleri modellenmiştir.
Bu heykelin önemi düşünürken, diğerleri neden bu kadar uzun süre gizli kalmış endişeleniyorsunuz. Dr Charles uzun yıllardır NASA çalışanları tarafından yaygın olarak bilinir. Fakat uzay dairesi uzmanları, dünya çapında panik ortaya çıkmasından korktukları için bu bilginin son derece gizli kalmasını sağladılar.
NASA resmi olarak Dr Charles’ın iddiaları reddediyor. Heykel fotoğrafçılar ve haberciler için gösteriliyordu artık çalışma yapacaklar için gizli bir yerde saklanıyor.
Antik Astronotlar – Zecharia Sitchin zaten Onikinci Gezegen olarak bilinen gezegenden gelen ve Sümterdeki tanrı ve tanrıça heykellerinin her iki tarafta da çıkıntıları olan özel kasklar(Ortaçağda cehaleti ile şeytan boynuzları olarak bilindi) taktıklarını göstermiştir bu ise onları mükemmel pilotlar gibi gösteriyor Bu heykeller ‘kulaklıkları olan ve SHU.GAR.RA ile gösterilmiştir – Bu kelimenin tam anlamıyla “Bu sizi Evren içinde uzaklara oturur anlamına gelen bir terimdir” . Başka bir imaj Kuzey İsrail de keşfedildi, M.Ö. dokuzuncu bin yıl kadar öncesine ait olan, bir kask ve koruma gözlüğü ile tanrı resmi bulunur. Ayrıca Sümer de Tanrıça İştar adına yapılmış bir tapınan da bulunan bir resimde aşağıdaki gibidir …
Bütün bunlar bize bu elbisenin sahibinin bir uçak pilotu veya bir astronot olduğunu göstermektedir .
Türkiye deki Antik Çağ Uçak Heykeli
Zecharia Sitchin ve Heykel 1973 yılında Van’da Urartulardan kalma olduğu düşünülen bir heykel ele geçirilir ve İstanbul Arkeoloji Müzesine teslim edilir. Fakat her nedense eser sergileneceğine, tam tersi kadife bezlerle sarılıp sarmalanıp kaldırılır. O zaman Türkiye’de yayımlanan ‘Bilinmeyen’ dergisi bu durumu konu eder. Çünkü bir roket içindeki başsız astronot heykelidir söz konusu olan. Olay Alman dergilerine de yansıyınca dünyanın en tanınmış Sümeroglarından Zecharia Sitchin’in ilgisini çeker. Bu esnada ünlü Alman dergisi Magazin 2000, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne bu eserin neden sergilenmediğini sorar. Gelen yanıt şöyledir: “Heykel, ait olduğu dönemin tarzını yansıtmıyor, bir uzay kapsülünü andırıyor olsa da elbette o zaman böyle şeyler yoktu. Dolaysıyla heykelin sahte olduğunu düşünüyoruz.”
Dergiye verilen bu yanıtla daha da meraklanan Zecharia Sitchin, sırf bu heykeli görmek için İstanbul’a gelir. O zamanın Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. Alpay Pasinli ile görüşür. Müdür heykelin sahte olduğunda ısrar eder hatta alçı kalıba dökülmüş olabileceğinden bahseder. Bilim adamının ısrarıyla heykel getirilir. Sitchin evirir çevirir ve sorar, “Alçı kalıba dökülmüş sahte diyorsunuz da alçı kalıpların birleşim yeri çizgisi olur hani nerede?.." Müdür, malzemenin hafif olmasını örnek göstererek bu başsız astronot heykelinin alçı ile mermer tozu karışımından yapılma ihtimalinin yüksek olduğunu ve muhtemelen bir şakacının işi olduğunu söyler. Sitchin küçük heykelciklerin yumuşak kayalardan yapılmasının normal olduğunu, sert taştan küçük heykel yapılmasının imkânsız olduğunu iddia ederek karşı çıkar. Devamında Z. Sitchin, tarihçi ve Sümerolog olduğu için buna benzer yüzlerce heykel gördüğünü iddia etse de müdür, bu işin sorumluluğu gereği dünyada benzer başka örnekler olduğunu görmeden sergilemeyeceğini söyler… Sitchin de bir örneğin Meksika’da olduğunu ve resimlerini göndereceğini ilave eder.
Sitchin müzeden ayrılırken uyarmadan duramaz, “Elinizde Giza Piramitlerinden bile değerli bir nesne var, bunu görmek için yüz binlerce insan İstanbul’a gelirdi, siz saklıyorsunuz…” der.
Zecharia Sitchin ziyaretinin ardından müzeye toparladığı dokümanları gönderir, Meksika’daki bir heykelle olan benzerlikleri gösteren belgeler ekler… Arkeoloji Müzesi’nin müdürü Dr. Pasinler ikna olur veya insiyatifini kullanır ve Ekim 1977 tarihinden itibaren heykel müzede sergilenmeye başlar. Fakat bu durum uzun sürmez, Dr. Pasinler’den sonra gelen müdür heykeli sergiden kaldırır ve kadife kutuların içindeki karanlık yuvasına geri yollar. Çünkü Urartular zamanında astronot olamayacağına göre heykel kesinlikle sahtedir. (Neden karbon testi yapılmaz ya da özellikle mi yaptırılmaz, bu da benim merakım! Bir de, 2003 yılında Zaman gazetesinde çıkan bir haber yukarıdaki gelişmeleri haberleştirerek aslında heykelin 25 yıllık olduğunu müze müdürünün ağzından söyler ama bunu ispat edecek bir belge ortaya koymaz. Zaten Türk basınında başka da bir haber yer almaz.)
Dünyanın pek çok yerinde tarih öncesi devirlerden kalma ve günümüze kadar ulaşmış, uçak-helikopter-uzay adamı heykelleri vardır ve bunları sergileyen müzeler para basmaktadırlar. Bu gerçeğe vurgu yapan Zecharia Sitchin hayretler içerindedir ve tanık olduğu bu garip olayı ‘The Earth Chronicles Expeditions’ adlı kitabında anlatır. (Türkçe çevirisi de var: Dünya Tarihçesi-Ruh ve Madde Yayınları)
Sonuç Dünya Dışı Yaşam var ve Binlerce yıldır Dünyamıza gelip gidiyorlar;
Bugün de öyle……….