Daha önceki seçimde de demiştim, “erken seçimin ayak sesleri duyuluyor” diye. Kehanet sahibi olmamakla birlikte yine duyuruyorum seçimin ayak seslerini.
Danıştay 10. Dairesi’nde, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan dava kapsamında alınan karar belli oldu. Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Danıştay gerekçesinde, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde olduğu, cami olarak toplumun hizmetine sunulduğu belirtildi. Bu karar bütün parti çevrelerince sevinçle karşılandı. İlk namaz tarihi olarak da 24 Temmuz belirlendi. Bu sevinci şimdi en çok lehine çevirmek isteyen de İktidar olacaktır tabi ki.
İktidar bu kararla rüzgarı arkasına alarak bir erken seçim düşünecektir. Zira ekonomi ve pandemi süresince oyların eridiği gibi bir düşünce oluşmaya başlamıştı. Bunun için de bu olayı zaman içine ne kadar uzun süre yayarsa o kadar lehine işleyecektir. Muhafazakâr kesimin üzerinde oynayarak onlarda “Fethin tekrarı” gibi bir algı oluşturulacaktır. Bu algıya şiddetle ihtiyaçları vardır. Bakalım bu karar üzerine muhalefet nasıl bir kurgu düzenleyecek. Bu hızlı esen rüzgara karşı, halkın yoksulluğunu mu, ekonominin düşüşte olduğunu mu, işsizliğin had safhaya vardığını mı, pandemide başarı sağlanamadığını mı, enflasyonun aşırı olduğunu mu ön plana çıkarmaya çalışacak.
İktidarın “Ayasofya’nın açılışı” ile ilgili dersine ciddi manada çalıştığı görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, mali konuları bırakarak, sosyal medya hesabından 55 yıl öncesine dayanan Üstad Necip Fazıl’ın ifadeleriyle kamu oyu önüne çıkıverdi. İnsanlar artık söylenen sözlere bakmayacak. Onların önlerine bir görüntü olarak “Ayasofya” bütün heybetiyle sürülmüş oldu. Fatih Sultan Mehmet Han’ın Fethin sembolü olan Ayasofya için söylediği “Hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak asla helal değildir!..” şeklindeki vasiyetini dünya önünde temize çıkardıklarını tekrar edip puanları toplayacaklarını düşünüyorlar.
Hiç kimse şunları sormayacaktır; Madem bu iş bir Danıştay kararıyla oluyordu neden 18 sene beklendi? İkinci olarak da; bu iş “Başkan” sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı’nın bir imzası ile de oluşabilecek iken, neden Danıştan kararına bırakıldı?..
Eğer iktidar yeni oluşacak kararlar ile kendi ayağına sıkacak bir davranışta bulunmaz ise, erken seçim ufukta gözüküyor. Ve İktidar bu seçimden en fazla karla çıkacağını ümit ediyor. Bunu da tabii ki bekleyip göreceğiz.
Hazan rüzgarları bir esmeye başlasın hele. Görelim yapraklar dallardan nasıl savrulacak..