Artık dünyaca 21. Yüzyılın insan kasabı olarak görülmeye başlanan Netanyahu’nun ordusu, "yalnızlığa" ve “soykırım kaderine" terkedilmiş durumdaki zavallı Filistin halkı üzerine bombalar yağdırmaya devam ediyor. Hatta Gazze’de saklanmak ve korunmak için evlerin altına kazılan tünellere, zehirli gazlarla insanlık dışı müdahaleyi sürdürüyor.
Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra’nın bu haftaki son açıklamasına göre İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de düzenlediği saldırılarda öldürülenlerin sayısı 3 bin 457'si çocuk, 2 bin 136'sı kadın olmak üzere 8 bin 306'ya, yaralananların sayısının ise 21 bin 48'e yükseldi.
Hitler ve katliamlarını akla getirmemek mümkün değil.
Ortadoğu’daki bu kanlı gelişmelerin rol model insanlarının başında Netanyahu ile birlikte ABD başkanı Joe Biden geliyor. Ahbap- çavuş el ele ve bir gün savaş suçlusu olarak da birlikte el ele yargılanır ve canlarıyla bedel ödeyebilirler de.. Sadece bizler değil, dünyadaki çok sayıda sivil Yahudi vatandaşlar da böyle düşünüyor.
Bir üçüncü rol model adam daha var sahnede;
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken.
Daha yirmi gün önce İsrail'i ziyaret ederek Netanyahu ile bir görüşme yapmış ve açıklamasında "Bir Yahudi olarak da buradayım." ifadesini kullanarak, ABD'nin İsrail'e olan desteğini dile getirmişti.
Vikipedia’dan bakarsanız,
https://tr.wikipedia.org/wiki/Antony_Blinken
Onun kim olduğunu ve geçmişini daha iyi anlayacaksınız. (Bu sınırlı köşemde daha fazla yer kaplasın istemedim).
Yani adam Netanyahu ile görüşmesindeki o, uluslararası siyaset diline yakışmayan “siyonist / ırkçı” açıklamasını, böylesine hoyratça, boş yere yapmamış. Genetik saplantısı, ruh yapısında sapmalara yol açmış gibi.. Neyse..
İşte bu Antony efendi, önümüzdeki 5 Kasım Pazar günü Ankara'ya geliyor. Ziyaret programı henüz açıklanmadı ancak mevkidaşı Hakan Fidan ile Filistin ve Gazze bölgesi konusunu görüşecek. Türkiye'yi, İsrail- Filistin olaylarının neresine oturtacağı merakla bekleniyor.
Sanırım öncelikle Türkiye Cumhurbaşkanı’na örtülü uyarılarda bulunacak, sonra da;
Ortadoğu’nun ortasına, geçmişte Irak’ı parçalayan “Çekiç Güç” gibi bir (ABD ve UK-Birleşik Krallık ağırlıklı) çok uluslu askeri yapıyı kabul etmemizi ve hatta destek ve zemin hazırlamamızı, (ki bunun yansımasını TBMM’ne en son dayatılan “topraklarımızda yabancı asker bulundurma izni” konusunda da görebilirsiniz. Bu noktada, Ortadoğu'ya çok uluslu bir "çekiç güç" yerleşirse, bunun vahim sonuçlarından, daha açıkçası "bölgemizde çizilecek yeni haritadan" kimler vebal üstlenir bilemem),Ya da;
Filistin halkının ağırlıklı olarak bir 'sürgün'e tabi tutularak, bunların birkaç milyonunun Mısır’a (veya benzeri ülkelere) ve birkaç milyonunun da Türkiye’ye yüklenmesini, yani yeni bir “muhacir / ensar” şeklindeki duygusal giydirilmiş uygulamaya kabul göstermemizi hatta destek ve zemin hazırlamamızı..İsteyecek ve ekonomik yönden adeta preslendiğimiz bu süreçte “kabul ise maddi destek, red ise ambargo” yöntemleriyle bir şekilde “dayatacak” gibi de düşünüyorum.
Umarım bu her iki vahim durumun hiçbiri olmaz fakat; ülkemizin ve halkımızın bilimsel tekniklerle ekonomik olarak köşeye sıkıştırıldığı şu günlerde, bu sıkıştırmanın altında esasen Batılılarla işbirliğinde bulunmamızın garantiye alınması ve herhangi bir standart sapmaya fırsat verilmemesi de var gibi..
Siz ne dersiniz bilemiyorum fakat o emperyalist batılıları suçlamanın da bir alemi yok zira suç bizde.. Zamanında “sarı öküzü vermeyecektik" o pençesi hep kanlı, doymak bilmeyen aç arslanlara..
Bugün, istediklerini yaptıracak kıvamda görüyorlar bizi..
Oysa tarih sayfaları, işi bitirildiğinde efendileri tarafından ıskartaya ayrılan hizmetkârlarla, eş başkanlarla dolu çok örnekler taşıyor.
Dilerim ki Antony efendi sadece hatır sorar, “soykırım ve savaş suçlusu ilanı” konularıyla ilgili bir iki devlet açıklaması için uyarıda bulunur, tokalaşıp gider.. Ve benim bu yazdıklarım da ütopik bir söylem olarak kalır.. Dilerim böyle olur…
Bu arada “Sarı Öküz mü?”
Onu bilmeyenler de Google hazretlerine sadece “sarı öküz” yazarak hikâyesine ulaşabilirler diyeyim bari.
Sağlıcakla Kalın..