Devleti yönetenlerin görevi adaletli davranmaktır. Müslüman olduklarını söyleyenler Kur’anın sesine kulak vermek mecburiyetindedirler.
Hani konvoylar halinde Cuma namazına gidiyorsunuz ya!
Eğer hutbeyi dinliyorsanız İmam efendi hutbede iken şunu okuyor ;
"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (Nahl Suresi, 90. Ayet) Siz uyguluyor musunuz bu adaleti.
Allah çirkin işleri ve fenalığı yasaklıyor.
Size tutun diye öğüt veriyor.
Cuma namazının ruhunu izah eden hakkın emrini kendinize hayat rehberi yapsaydınız bu kadar zulümkar olmazsınız.
Günlerdir emeklileri bekletiyorsunuz.
Bu insanların sayısı milyonları aşıyor.
Dalga geçer gibi müjde veriliyor ve enflasyona ezdirmedik deniliyor.
Herkes sizden bir eşitlik beklerken siz tutup hala eşit davranmamakta inat ediyorsunuz.
Niye? Hani "nas var" diyordunuz.
Nas her zaman var. Sizin göreviniz bu nası uygulamak.
Bunları insanlara hatırlatmak değil.
Bu insanlar aynı manava aynı bakkala gitmiyor mu?
Bu insanlar aynı mahallede aynı apartmanda yan yana oturmuyorlar mı?
Bu insanlar aynı enflasyon rakamlarıyla karşı karşıya değil mi?
Bu insanlar bedelini ödeyerek emekli olmuşlar.
Bunların da insan gibi yaşamak hakları değil mi?
Hala bu insanlar arasında ayırımcılık yapıyorsunuz?
Yetmiyormuş gibi milyon dolar vererek aya yolcu gönderiyoruz. Keşke kendimiz göndersek.
Hani ayranımız yok içmeye atla gidiyoruz hacethaneye.
Bir gün bu soruların muhatabı olarak Hak önünde hesap vereceksiniz.
Bu vebalden kaçışınız ve kurtuluşunuz yok.
Bu vebali sadece kendinize değil çocuklarınızın da üzerine yüklediğinizi bilesiniz.
Burada emeklilere de seslenmek istiyorum.
Sanki rızkın sahibi bu hükümetmiş gibi ona bel bağlayanlar,
Bu durumu siz kendi ellerinizle kendi aklınızla hazırlıyorsunuz.
Allah size “Aklınızı kullanın" diyor.
Ama siz akıl yerine kursaklarınızı kullanıyorsunuz. Bu kadar haksızlığa bu kadar zulme rağmen,
Hala bunların arkasından gideceksen,
Hala bunlara oy vereceksen,
Artık yapacak bir şey yok.
Bu bedeli sen hak ediyorsun.
Yüce Allah, “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur” (Ra'd, 13/11) buyurmaktadır. Kendi düşen ağlamaz. Bu sefaleti siz kendiniz istiyorsunuz demektir.
Bu ülkede insanın bir değeri yok. Adaletsizlik mahkeme salonlarında bile çınlıyor.
Şeyh Edebali ne diyordu “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" Bu ülkede bir insanın gavur parasıyla bin dolarlık bir değeri yok.
Katledilir gibi öldürüyor ama bu ülkenin hakimleri bu insana 2 yılın altında bir ceza veriyor, sonra onu da para cezasına çeviriyor.
Peki öldürülenin hakkı nerede?
Diğer taraftan mahkeme koridorlarında “Yaşasın Şeriat" çığlıkları attıranlar. Bilesiniz ki şeriat bu kadar haksızlığın ve zulmün olduğu yere gelmez.
Şeriat nedir? Allah’ın emridir. Onun Kur’anıdır. Kur’ana uymaktır.
Yaşamayla gelir. İmanla, izanla, ihlasla, akılla gelir. Zulümle gelmez.
Bu ülkeye şeriat gelecek olsa hırsızlıktan eli kesilmedik adam kalmaz.
Eğer şeriatı yaşayacaksanız işte size şeriat.
Öldürülen motokurye için bakın şeriat ne diyor ;
Bakara suresi 178
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında kısas size gerekli kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ancak her kime, kardeşi tarafından bir şey bağışlanırsa artık ona hakkaniyetle uymalı ve diyeti ona güzellikle ödemelidir. Bu, rabbinizden bir hafifletme, bir rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici bir azap vardır.." Hadi uygulayın da görelim şu şeriatı..
Bu işler koridorlarda insanları bağırtmakla olmuyor.
Yetki sizin elinizde, çığırtkanların elinde değil. Bu söylemlerle insanları kandırabilirsiniz ama şeriatın sahibini nasıl kandıracaksınız.
Hiçbir şey ilanihaye değildir.
Zulmün de bir sonu vardır.
Artık güneşin bu ülkeye güzel doğacağı günler yakındır.
Akif ne demişti ;
“Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.”