Bursa Arena E'Gazete
2025-01-20 01:45:01

Açılım Dolaba mı Giriyor?

SUAY KARAMAN

20 Ocak 2025, 01:45

4 Ağustos 2009 tarihinde AKP genel başkanı ve başbakan Tayyip Erdoğan, daha önce randevu vermediği DTP ile görüşme kararı alarak, şunları söylemişti: “Ben DTP’yi PKK’yla aynı kefede değerlendirmiyorum.” Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı, bölücü terör örgütü PKK ile görüşme sürecini başlatarak, “Türkiye'nin demokrasiye ihtiyacı var, buna karşılık veriyoruz" sözleriyle gündeme damgasını vurmuştu. Bu açılıma, ‘Amerikan Projesi’ diyenler için ise başbakan; “bunu ispat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar” demişti.

Demokrasi, terör örgütüyle görüşerek gelmez. Ergenekon, Balyoz kumpaslarında, 28 Şubat davasında akıllara demokrasi gelmedi. İnsanların baskı altına alındığı, korkutulduğu, sindirildiği ve zulüm yapıldığı zamanlarda demokrasi akıllara gelmedi. 16 Nisan halk oylamasında mühürsüz oylarla rejim değiştirilirken, demokrasi neredeydi? Demokrasi bilgi, birikim ve kültürle gelir. Demokrasi, halkın yasalar hakkında görüş bildirmesi ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine sahip olduğu bir sistemdir; seçimlerde halkın iradesinin temsil edildiği bir yönetim şeklidir. 14 Temmuz 1996 tarihinde yapılan bir röportajda Tayyip Erdoğan şöyle demişti: “Demokrasi bizim için amaç değil araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız. Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz.” Demokrasiyi bu şekilde tanımlayanların ülkemizin yönetiminde olmaları korkunçtur.

Şimdi yeniden açılım yapıyoruz diye yola çıkanlar, ülkemizin ulusal birliğini ve ulus devlet niteliğini ortadan kaldıracak uygulamalardan çekinmemektedir. Türkiye’yi bölmek isteyen ve bugüne kadar da bu amacını açıkça her ortamda açıklayan PKK terör örgütünün bebek katili başı ile diyalog başlatanlar, özerklik yoluyla Türkiye’nin federal bir yapıya doğru şekillenmesini sağlamak isteyenler, destekleyenler ve bütün bu gelişmeleri sessiz bir şekilde izleyenler tarih önünde sorumludurlar.

Önceki açılımlarda olduğu gibi bu yeni açılımdaki amaç, emperyalist ABD’nin gerçekte büyük işgal planı olan ama adına Büyük Ortadoğu Projesi denilen bu çerçevede Türkiye’nin önce federasyona dönüştürülüp, daha sonraki süreçte ise parçalanmasıdır. Bu politika gerçekte karanlık küresel güçlerin bilinen böl-yönet politikalarının sonuçlarından biridir. Bu karanlık güçlerin amacının, Sevr'i yeniden hortlatmak olduğu çok açıktır.

2007 Eylül ve 2009 Haziran ayında ABD’nin dış politikasının etkin isimlerinden David Phillips, hazırladığı raporlarla açılıma yön vermişti. Sık sık Türkiye'ye gelip giden David Philips, 21 Ekim 2022 tarihinde Basnews Haber Ajansı’na verdiği demeçte şöyle demişti: “Ortadoğu'da Amerika'nın İsrail haricinde en sağlam dostu sadece ve sadece Kürtlerdir.

Yeni açılım işleri devam ederken, 14 Ocak Salı günü AKP milletvekillerinden bir grupla kahvaltıda bir araya gelen AKP genel başkanına PKK terör örgütü başının ev hapsine çıkma konusu soruldu. Tayyip Erdoğan bu soruyu şöyle yanıtladı: “Ev hapsi, mev hapsi diye bir şey yok. Adamın kendisi de çıkmak istemiyor. Bunlar nereden çıkıyor? Af diye bir şey yok. Bebek katiline af yok.” Hatta yanındaki adalet bakanına “bunları halka anlatın” dedi.

AKP genel başkanının bu sözleri, bu konuda öncülük görevi verilen MHP genel başkanı ile zıttır ve ortada çok karışık durumların varlığı gözlenmektedir. Bugün göreve başlayan ABD’nin yeni başkanı, bu karışık işlerden hoşlanmayacak ve açılımın dolaba girmesine ne diyecektir? Bu açılım işleri konuşulurken hep yeni bir anayasa yapımı da gündeme getirilmektedir. Ülkemize Sevr haritasının dayandırılmak istendiği bu sıkıntılı günlerin ancak tüm ulusalcı güçlerin örgütlü olmaları ve bilinçli çabaları ile aşılacağını unutmamalıyız. 100 yıl önce emperyalizmi yenen Atatürk’ün çocukları yine, yeniden başaracaktır.

20 Ocak 2025

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.