ALLAH'IN SÖZÜNÜ ETTİĞİ İSLAM'DA "KURTULUŞ" İÇİN SADECE İMAN ve SALİH AMEL ŞARTTIR.
Kur’an’ın öğretisine göre, Allah'a hakiki kul olmanın tek yolu; tevhit üzere iman edip, insana ve kendine yararlı işler olan Salih amel işlemektir.
İman dediğimiz şey;
Allah’ın varlığı ve birliği ile birlikte O'nun yetki ve tasarruflarını hiçbir varlıkla paylaşmamak kaydı ile Allah’ı gereği gibi tanıyıp inanmaktır.
Verdiği nimetlerine şükrü, günahlara karşı istiğfarı, yapılan ibadetleri aracısız yalnız O'na has kılmaktır.
*İman olmaksızın yapılan iyi amellerin boşa gideceğini yüce Allah, İbrahim 18’de şöyle ifade eder;
"Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İşte bu, (haktan) uzak sapıklığın kendisidir."
Tabi ki iman ettim demek tek başına yeterli değildir. İmanın salih amel ile beslenmemesi halinde hiçbir yakarış, dua, niyaz, zikir, dilek, istiğfar ve af dilemenin Allah’a ulaşmayacağını bize Kur’an Fatır 10’da söyler.
''Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel söz yükselir (ulaşır). O güzel sözü de Allah'a ancak salih amel (insanlığa ve çevreye faydalı iş) ulaştırır. Kötülükle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulmaya mahkûmdur".
Bir başka ayette yaratıcımız, yeryüzüne varis olacakların ancak ''salih amel işleyen kullar olacağını” söyler.
*Salih amelden ne anlamalıyız?
Salih amel en kısa tarifi Allah’ın emirlerini yapmak, nehilerinden uzak durmaktır.
Yani, güzel ahlakın eşliğinde, hak ve adaletin ışığında, insanın kendi şartlar çerçevesinde yapabileceği her türlü iyilik ve fedakârlığı yapabilmesidir!
Mesela;
*Anne ve babaya öf demeden yardımda bulunmak,
*İnsan ilişkilerinde barışı, saygı ve sevgiyi elden bırakmadan ihtiyaç sahiplerinin iyiliğine yardımına koşmak,
İlişkilerde; iffet, istişare, ehliyet, cesaret, haddini bilmek, şükür, sabır gibi güzel ahlaki ilkelerini ayakta tutmaktır.
Salih amelin bir diğer ayağı da her türlü kötülükten kaçmaktır.
Mesela;
*Yaptıklarından menfaat beklememek!
İyiliği başa kalkmamak!
*Sözünde durup, emanete ihanet etmeyip yalan, iftira, gıybet konuşmamak!
*Zina ve fuhşa götüren haller, haksız kazanç, baskı, zulüm, haset, kibir, nankörlük, cimrilik, azgınlık ve benzerlerinden uzak durmak.
*Genelde insanımız Allahtan bir yardım isteyeceği zaman işim olursa şu hayrı yapacağım diyerek adakta bulunur. Bunun doğrusu; hayrını öne alıp içinden geldiği şekli ile samimice dua ederek istemesidir.
Duanın kabulünde bu yöntem ile gerçekleşeceği Kuran'ın Nahl 97'deki ifadelerinden anlaşılmaktadır.
"İster erkek olsun ister kadın olsun her kim mümin olarak iyi ve yararlı işler yaparsa, biz ona bu dünya hayatında kesinlikle güzel bir hayat yaşatırız ve elbette onları yaptıklarının en güzeline göre ödüllendiririz."
Yüce Allah kitabı Kur’an’da bunları söylerken, diğer tarafta, Allah adına hüküm koyan, din üretenlerin islamdan anladıkları farklıdır!
Bir örnek vermemiz gerekirse,
Allah Resulü sanki yukardaki ayetlerin hükmünü yok saymış gibi' iman etmiş olan bir kimsenin ameli ne olursa olsun hiç cehenneme girmeden cennete gireceği yönündeki aşağıdaki sözü
Buhâri'nin Kitabu Bed’i’l-Halk H.32 Bab 6 C.7 S.3037 !... geçen hadise göre söyletmişlerdir!!
Ebû Zerr ra. şöyle demiştir. Peygamber şöyle buyurdu:
- “Cibril bana: ‘Ümmetimden her kim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayarak (tevhit inancıyla ) ölürse cennete girer -yâhut ateşe girmez’ dedi”.
- Eğer o kişi zinâ etse ve hırsızlık yapsa da mı? dedi.
Peygamber:
“Eğer (bu günahları işlese de)” buyurdu.
Bir Nebi Resul hiç bir zaman hiç bir şekilde kendisine vahyedilen kitabın ayetleriyle çelişen O'nu yok sayan bir sözü söylemezler!
Allah Resulü dini Kurandan öğrendiğine göre, sadece Kuran'a uyduğuna göre, Kuran'a muhalif bir söz söylemesi halinde o an perçeminden yakalanacağını söyleyen Kuran'a rağmen bu tür sözleri etmiş olabilir mi?
Kesinlikle hayır dostlar..
Peki, bu hadis neyi gösteriyor!
Hadislerin Kur’an gibi masum, çelişkisiz katışıksız olmayıp, Nebi A.S. dan 220 yılsonuna kadar kulaktan kulağa dolaşması neticesinde isteyerek ya da istemeden insan algısının, zannının, ilavesi ve eksiltmesinin katıştığı gerçeğini gösterir.
Kur’an’ı anlamadan okuyup imanı ve ameli sadece hadislerden çıkartmanın sonucu görmek isteyenler, bugünkü İslam dünyasının haline bakması yeterlidir.
Bu din anlayışı; Müslümanları tereddüte, nifaka, , kutuplaşmaya sonunda düşmanlığa sürüklemiş ümmeti bin bir parçaya bölmüştür.
Yanılmamak, yanıltılmamak istiyorsak, her ne ki bu dindendir dediler, Kur’an ne diyor diye sormamız şarttır.
Tüm dostlara selam ve dua ile.
Bizi yalanlarla avutan takkelilerin zulmünden koru Rabbim, sadece kuran herkese yeter